HARUMA MIURA ANISINA



Herkes merhabalar. Ne zamandır buralarda yoktum ve birazcık bloğu aksattım sanırım. Bunun için affınıza sığınıyorum. Hayat öyle koşturmayla geçiyor ki bazı şeylere zaman ayrılamıyor. Vakit bulup bir an önce dönmek istedim.  
Bugünkü yazımın konusu birkaç gün önce kaybettiğimiz Japon aktör Haruma Miura üzerine. Onunla ilgili bloğumdaki ilk yazımın bu olmasını istemezdim ama hayat işte.. Bu yazıyı onun anısına, hayatı ve yaptığı işler üzerine hazırlamak istedim. Yavaştan başlayalım o halde.



Haruma Miura 5 Nisan 1990'da doğmuş Japon bir aktör ve şarkıcı. 7 yaşında sinema dünyasına ayak bastı. O günden bugüne birçok başarılı dizi ve filmde rol aldı. 


Bundan tam 6 gün önce, 18 Temmuz 2020 Cumartesi günü tüm dünya ölüm haberini aldı. Kahvaltmı henüz yapmıştım ve internette gezinirken, haberlerin birden karşıma çıkıvermesiyle öğrendim. O an aşırı şok olduğumu ve kalbimin çok hızlı attığını hatırlıyorum. Miura benim için özel insanlardan biriydi. Japon sinemasıyla onun sayesinde tanıştım. İlk izlediğim Japon filmi onun filmiydi. Oyunculuğu ve gülümsemesiyle beni çok etkilemişti. Aynı şekilde ölümüyle de çok etkiledi. Kendi canına kıydı ve geride yalnızca bir mektup bıraktı. Daha 30 yaşındaydı. Hayatında neler olup bitti, onu bu yola itecek neler yaşadı bilmiyorum. Her daim gülümseyen, hatta çokça gülümseyen bir insandı. O gülümsemenin altındaki duygularını göremedik. Ölümünden yalnızca 3 gün önce instagram'dan yaptığı paylaşımla yeni dizisini desteklememizi istiyordu. Keşke bazı şeyler erkenden farkedilseydi, keşke bazı şeyleri önceden görecek bir gücümüz olsaydı. Bu ne kadar doğru olurdu bilmiyorum ama en azından bazı şeylerin önüne geçebileceğimizi düşünüyorum. 
Çevremizdeki insanları çoğu kez anladığımızı düşünüyoruz, fakat öyle değil. Yalnızca nasılsın, iyi misin demekle yetiniyoruz. Onların acılarına, korkularına ortak olduğumuzu düşünüyoruz ama olmuyoruz, olamıyoruz. Hayatta bir insanı düştüğü çukurdan, bataklıktan kurtarmaktan daha güzel bir şey var mıdır belki vardır, elbet vardır ama bir insana ilaç olmak bambaşka. Umarım bu hayatta birilerine ilaç olabiliriz, umarım birinin küçük de olsa acısını dindirebiliriz. Yaşanabilir bir dünya için yapmamız gereken şeylerden biri bu. Çünkü insan insana lazım. Bizler birbirimize lazımız. Miura gerisinde kalanları üzgün ve kırgın bıraktı belki ama bıraktığı çok güzel şeyler de var. Biraz da onlardan bahsetmek istiyorum. Harika oyunculuk geçmişine bakalım mesela.


Miura'yı ilk tanıdığım ve beni Japon sinemasına iten filmi ''Kimini Todoke''. Birçok kişinin de Miura'yı tanıdığı filmi. Bu filmin yeri bende bambaşka. İlk Japon filmim olmasının yanı sıra Miura'ya hayran olduğum film. Filmin konusu, hikaye, Miura'nın oyunculuğu, gülümseyişi bambaşkaydı. Kazehaya asla unutamayacağım rollerinden. 


Bir diğer güzel filmi ise Sky Of Love nam-ı diğer ''Koizora''. Kimini Todoke'den daha eski, Miura'nın daha yeni yetişkin olduğu filmlerinden. Bunda da yine çok güzel bir oyunculuk sergilemişti. Sarı saçlarıyla ilginç ve güzel bir karakterdi. Ve beni yasa boğan bir filmdi. İzlemeyenler şimdi izlediğinde film çok daha anlamlı olacak.. 


Filmde Miura'nın o kadar güzel ve anlamlı replikleri vardı ki, bunun gerçek hayatta var olacağını hiçbirimiz düşünmedik. Filmin anlamı benim için şimdi çok daha büyük. Filmde gökyüzü olmak istiyordu ve gerçekten de oldu. Umarım o ulaşmak istediği gökyüzünde mutlu ve huzurludur. 


Sıradaki yapımı Last Cinderella. Japon klasikleri arasına girmiş bu dizi, Miura'nın en sevdiğim dizilerinden. Çılgın Hiroto rolünde öyle tatlı, öyle güzeldi ki. Japon drama dünyasına adım atmak isteyenler için, Miura'nın bu tatlı dramasını gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. 

Gelgelelim, benim için değeri bambaşka olan dizisine. Boku no Ita Jikan (The Hours of My Life). Canım Sawada Takuto.. Takuto, Miura'yla o kadar bütünleşmiş bir karakterdi ki. Her bölüm ağlattı, her bölüm oyunculuğuyla hayran bıraktırdı. Miura'nın yalnızca bu dizisini izleyerek de, ne kadar harika ve ne kadar içten bir oyuncu olduğunu anlayabilirsiniz. 

Yazımın artık yavaş yavaş sonuna gelmek istiyorum. Çünkü yazdıkça bazı şeyler içime daha çok işliyor. Miura'nın ölümü herkes gibi beni de çok derinden sarstı. Her daim etrafına kocaman gülücükler saçan bu adam çok özel ve değerli biriydi benim için. Hani çocukluğumun çizgi filmi derler ya insanlar, Miura'da benim çocukluğumun çizgi filmiydi. Daha hiçbir şeyin farkında olmadığım zamanlarda girdi hayatıma. Öyle özel, öyle güzeldi.  


Bir yıldız daha kaydı.. 
Bu cümleyi kurmayı pek sevmesem de en yakışan söz bu olacak sanırım. Onu her zaman kocaman gülümsemesi, yüzündeki benleri ve ardında bıraktığı bir dolu işiyle ve harika oyunculuğuyla hatırlayacağım. Gittiği yerde umarım aradığı huzuru bulur.. 

Yazımı Sky Of Love filminden bir replikle bitirmek istiyorum.

''Eğer o gün seninle karşılaşmasaydım..
O zaman o acıları, üzüntüleri ve gözyaşı dolu anıları yaşamayacaktım. 
Ama eğer seninle karşılaşmasaydım..
O heyecanı, eğlenceyi, o değeri, mutluluğu 
ve o güzel anıları da yaşayamayacaktım.
Nasılsın şimdi?
Ben..
Kocaman mavi gökyüzünü sevmeye devam ediyorum.''








Huzur içinde uyu. Güzel gülüşlü adam..



Yorumlar