Son zamanlarda dram ve hayatın gerçekliği üzerine yazılmış hikayelere karşı ayrı bir ilgim var. Bu türe karşı ilgim her zaman vardı, fakat son günlerde daha da arttığını söyleyebilirim. Çok güzel bir hikaye izledim. Aslında gerçek hayatta alışık olduğumuz, fakat dizi-film dünyasında çok da alışık olmadığımız bir hikayeyi barındırıyor bu dizi. İzlerken, farkında olmadığımız ne çok böyle hayatlar vardır kim bilir diye düşünüp durdum kendi kendime. Lafı çok fazla uzatmadan bu özel diziye bir an önce geçmek istiyorum. Silent..
ADI: Silent サイレント
TÜR: Romantik, Melodram
YÖNETMEN: Hiroki Kazama, Mai Takano, Shunsuke Shinada
SENARİST: Miku Ubukata
YAYINCI: Fuji TV
BÖLÜM SAYISI: 11
YAPIM YILI: 2022
ÜLKE: Japonya
OYUNCULAR:
Haruna Kawaguchi - Tsumugi Aoba
Ren Meguro - Sou Sakura
Ryoko Shinonara - Ritsuko Sakura
Ouji Suzuka - Minato Togawa
Kaho - Nana Momono
Shunsuke Kazama - Masaki Haruo
Hiyori Sakurada - Moe Sakura
Rihito Itagaki - Hikaru Aoba
Sawako Fujima - Mako Yokoi
Shigenori Yamazaki - Yoshihiko Koga
Arata Sota - Riku Tabata
Yuki Inoue - Takumi Nomoto
Ren Ishikawa - Hana Igusa
Chika Uchida - Yukako Hoda
Ren Meguro - Sou Sakura
Ryoko Shinonara - Ritsuko Sakura
Ouji Suzuka - Minato Togawa
Kaho - Nana Momono
Shunsuke Kazama - Masaki Haruo
Hiyori Sakurada - Moe Sakura
Rihito Itagaki - Hikaru Aoba
Sawako Fujima - Mako Yokoi
Shigenori Yamazaki - Yoshihiko Koga
Arata Sota - Riku Tabata
Yuki Inoue - Takumi Nomoto
Ren Ishikawa - Hana Igusa
Chika Uchida - Yukako Hoda
KONUSU: Tsumugi Aoba, lisedeyken sınıf arkadaşı Sou Sakura'ya aşık olur. İkili, müziğe olan ortak sevgileri sayesinde yakınlaşır ve çıkmaya başlar. Ancak mezuniyetten sonra, Sou hiçbir şey söylemeden Tsumugi'den ayrılır ve ortadan kaybolur. 8 yıl sonra, Tsumugi bir CD dükkanında yarı-zamanlı çalışmaktadır. Bir gün, kalabalıkta Sou'yu görür ve onunla konuşmak ister. Ancak yanına gittiğinde Sou'nun "Sensörinöral İşitme Kaybı" yaşadığını ve neredeyse hiç duyamadığını öğrenir. (www.japan-fans.com ' dan alınmıştır.)
KARAKTERLER:
HARUNA KAWAGUCHI - TSUMUGI AOBA
Başrol kadın karakterimiz Tsumugi Aoba. Tsumugi, son zamanlarda izlediğim en içten ve en güçlü kadın karakterlerdendi diyebilirim. Harika oyunculuğunun verdiği o samimi hisler o kadar güzeldi ki. Yaşadığı her olaya karşı aldığı tavır çok takdir edilesiydi. Tsumugi dizide, yarı zamanlı işinde çalışan, kardeşiyle birlikte yaşadığı evinde hayatını sürdüren biri. İzlerken Tsumugi gibi bir karakterimin olmasını arzulamadım değil.
REN MEGURO - SOU SAKURA
Sou Sakura, hikayeyi asıl şekillendiren ana karakter. Sakura hakkında neler yazmam gerek gerçekten bilmiyorum. Bu kadar gerçekçi bir oyunculuk, kimsenin kolay başaramayacağı bir şey bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Her sahnesinde ağlattı ve her sahnesinde gözyaşlarım kendiliğinden aktı. Sakura'da tıpkı Tsumugi gibi kendi işinde çalışıyor ve bir şekilde hayatını idame ettiriyor. Başına gelen talihsiz bir olay sebebi ile hayatı bir anda alt üst olan Sou, gözyaşlarınızı kurutacak.
OUJI SUZUKA - MINATO TOGAWA
Minato Togawa. Sou'nun liseden en yakın ve en iyi arkadaşı. Minato sanırım izlediğim en iyi ikinci erkek rollerinden biriydi. Öyle düşünceli, öyle iyi kalpli biriydi ki. Hayatında olan ve önem verdiği insanlara karşı olan duyguları çok samimiydi. Yazarın, bu karakter üzerine çok daha farklı şeyler yazacağını düşündüm, ama beni bir hayli şaşırttı açıkçası.
KAHO - NANA MOMONO
Canım Nana. Öyle sevimli, öyle tertemiz, öyle iyi kalpli bir karakterdi ki. Dizide Sou'dan sonra bir diğer dünyası sessiz olan kişilerden. Sou'nun zor zamanlarını aşmasına yardımcı olan, içten içe Sou'yu seven bir karakter Nana. Yine muazzam oyunculuğuyla beni kendine hayran bıraktırdı. Yaşama olan sevinci ve güler yüzü, bana hayatta unuttuğum şeyleri hatırlattı.
Hikayemiz, her dizi de sıkça gördüğümüz gibi karakterlerimizin lise zamanları ile başlıyor. Lisede tanışan ve bir nevi birbirlerinin ilk aşkları olan Tsumugi ve Sou, kısa da olsa samimi ve içten duygularla, birlikte çok güzel günler geçiriyorlar. Bu zamanlardaki sahneleri o kadar güzeldi ki. İzlerken lise zamanlarıma olan özlemim arttı. Dünyayı saf gözlerle gördüğüm o zamanları tekrardan hatırladım. Tıpkı Tsumugi ve Sou gibi olan zamanlarımı. Dünyaları küçücüktü, temizdi ve masumdu. Ta ki kader onların bu masum ve tertemiz dünyalarını ele geçirene kadar..
Cümleye nereden başlasam, neler yazsam diye çok düşünüyorum. Lisede, daha gençliğinin baharında talihsiz bir hastalık geçiren Sou, yavaş yavaş duyma yetisini kaybetmeye başlıyor. Hayatını bir anda alt üst eden bu durumun, kendisine ve çevresindeki insanlara acı vereceğini düşünüyor ve kimseye bir şey demeden, herkesle bir anda irtibatı kesiyor. İzlerken, her bölümde Sou karakteriyle çok fazla empati yapmaya çalıştım. Aynı durumu yaşamış olsaydım Sou gibi davranır mıydım, ya da bu durumla nasıl baş ederdim. Her bölüm size bunu düşündürtüyor. Bir anda sessizleşen bir dünya, bir anda sessizleşen insanlar.. Düşüncesi nasıl hissettiriyor bilmiyorum ama çevremizde dünyası sessiz olan o kadar çok insan var ki. Sou'da o insanlardan biri oldu. Karakteri gerçek dünyamızla o kadar bağdaştırdım ki Sou'yu düşünmeden edemiyorum..
Yıllar sonra tekrar karşılaşan çiftimiz, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığının farkına varıyor. Yıllar sonraki bu ilk karşılaşmaları o kadar acıklıydı ki. Kendiliğinden gözyaşlarım döküldü bu sahnelerde. Son zamanların en iyi sahnesi olmaya aday olmalı diye düşünüyorum. Ren Meguro'nun muazzam oyuncluğu hıçkıra hıçkıra ağlatır türdendi. Yaşanılan hiçbir şeyden haberi olmayan Tsumugi, gözyaşları için de Sou'yu anlamaya çalıştı burada.
Yukarıda bahsettiğim gibi, ikili yeniden karşılaştıklarında hiçbir şey eskisi gibi değildi. Tsumugi, Sou'nun da lisede en yakın arkadaşı olan Minato ile beraberdi. Minato zaten Tsumugi'yi lise zamanlarında seviyordu. Tsumugi tabi o zamanlar Sou ile birlikte olduğundan yakın arkadaşlardı sadece. Fakat gelin görün ki, kader onları yıllar sonra Sou'suz bir dünyada bir araya getirdi. Ah senarist ah.. Minato her ne kadar hikayede ikinci erkek rolüyle karşımızda olsa da, normal dramalarda alışık olduğumuz türden bir karakteri yoktu. Tsumugi'yi seviyordu evet ama Sou'yu da seviyordu. Sou onun, sevdiği kadına karşı bile kıramayacağı bir duvarıydı. İlk başlarda Minato'nun çok farklı ve kötü taraflarını göreceğimizi düşündüm, fakat yazar beni şaşırttı. Minato öyle güzel kalpli bir karakterdi ki. Hem Sou hem de Tsumugi onun için her şeyden çok değerliydi. Normal karakterler gibi nefsi duygularına yenik düşmedi, her zaman iyiliği ve dostluğu seçti. Ah canım Minato..
Dizide değinilmesi gereken çok fazla karakter var. Sou'nun annesi, kardeşi, ailesi.. Tsumugi'nin annesi ve kardeşi.. Haruo sensei.. Bu karakterlerin her birinin hikayesi gerçekten çok güzeldi. Senarist yazdığı kişileri tek tek elleriyle dokumuştu sanki. Her birinden ayrı ayrı bahsetmek istiyorum ama, çok fazla uzayacak ve izlemeyenler için tadı kaçacaktır. O yüzden, bu güzel karakterlerin hepsini izleyerek keşfetmenizi diliyorum.
Hikaye ilerledikçe kalp yaraları, duygular, düşünceler daha da derinleşmeye başladı. Her bölüm gerçekten şiir gibiydi. Ama acıklı bir şiir. Bazı bölümlerde öyle diyaloglar vardı ki, o çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Sou Sakura.. Dizideki karakteriyle, dünyası sessiz insanların sesi oldu. Diziyi izlemeden önce, dünyamızda böyle insanların var olduğu gerçeğini unuttuğumu düşünüyorum. Bizlerin dünyası sesli ve gürültülü olabilir, fakat dünyası Sou gibi sessiz olan binlerce hatta milyonlarca insan var. Sou'yu izlerken hep düşündüm. Dünyam onun gibi sessiz olsaydı, bir anda sessizleşseydi ne yapardım. Önceden duyduğum sesleri bir anda duyamasaydım, sevdiğim insanların sesi birer birer hayatımdan yok olsaydı ne yapardım. Düşünmesi bile nefesimi kesiyor çoğu kez. Yaşadığımız evrende dünyası sessiz olan çok insan var. Peki bu insanlar sizce bizden farklı mı? Farklı mıyız? Bu sorular üzerine düşünüp duruyorum. Onlar bizim dünyamızda var olabilme ve bir hayat sürdürebilme çabası içerisindelerse, bizler de onların dünyasını anlayabilme ve onların dünyasında var olabilme çabası içerisinde olmalıyız. Konuşmak için sadece sözcükler mi gerekli? Bu soru da kafamın içerisinde uzun süredir dönüp dolaşıyor. Ama şuna eminim ki, sözcüklerin bile yetmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bazen tek bir göz, tek bir bakış, tek bir hareket bile çoğu şeyi ifade edebiliyor aslında. Sözcükler evet önemli fakat, insanoğlu sözcüklerden çok daha başka güçlere sahip. Umarım bu hikaye ve Sou Sakura, gürültü dünyamızda unuttuğumuz, göz ardı ettiğimiz şeyleri bize hatırlatır. Bu ince ruhlu özel hikaye, tıpkı bana dokunduğu gibi umarım sizin de kalbinize dokunur.
"Çiçeklerin sesi yoktur, ancak birçok duyguyu karşıya iletecek kelimeleri barındırırlar."

Yorumlar
Yorum Gönder